
Özel güvenlik ile ilgili yaptığımız bu çalışmada öncelikle geçmişten günümüze değişen ve canlı bir süreç olan güvenlik olgusuna yüklenen tanımları bilmek kavramın içeriğini anlamamız yönünden önemlidir.
Güvenlik kavramı, insanın doğumundan itibaren geçirdiği her bireysel ve toplumsal evrede kullanılan bir terimdir. Bu haliyle büyük ölçüde bir yaşamsal zorunluluk gibi değerlendirilebilmektedir. Çocuğun güvenliği, ailenin güvenliği, binanın güvenliği, şirketin güvenliği, devletin güvenliği türünden ele alındığında, bireysel ve toplumsal yaşamın her alanında ciddi bir güvenlik arayışı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir birey için güvenlik, çeşitli kademelerdeki endişe bütününü ifade etmektedir. Yakınlarının ve kendisinin canının güvende olması, mallarının güvende olması, bu güvenli durumun sürdürülebilmesi temel kaygı durumundadır. Bireyler, söz konusu endişeler çerçevesinde bir dizi önlem geliştirirler ve yaşamlarını da büyük ölçüde bu önlemler paketine göre şekillendirirler. Örneğin, insanoğlunun barınak sağlama, barınağı doğal afetlerden ya da ‘’öteki’’lerden koruma, barınak içinde yaşamı sürdürmeye hizmet edecek donanımı ve malzemeyi sürekli kılma ve geliştirme türünden endişeleri, onun evriminin fitilini oluşturmamış mıdır? Yırtıcı hayvanlardan barınağını korumak için ateş yakan insandan, evini çok uluslu bir sigorta şirketine sigortalayan insanı birbirinden ayıran birçok şey olsa da, güvenlik anlayışının bir farklılık yaratmadığı ileri sürülemez mi?
Öte yandan olumlu anlamı yanında 1500’lü yıllardaki kullanımlar oldukça farklı, hatta çelişkili anlamlar barındırmaktadır. Oxford English Dictionary, güvenliğin olumsuz bir hal olarak kullanımına dair birçok örnek vermektedir. Sözlükte güvenlik “kayıtsız ve tehlikeli itaat” olarak tanımlanmakta, örnek cümle olarak “güvenlik ölümlülerin baş düşmanıdır” ifadesi kullanılmaktadır. Güvenliğin içerdiği bu olumsuz anlam günümüzde kaybolmuştur, “çünkü kayıtsız, tehlikeli ve günah dolu bir durum olmanın ötesinde güvenlik, düzenin en üst derecede önemli noktasını oluşturmaktadır.
Güvenlikte Algı
Güvenlik aynı zamanda duygu ve algı biçimidir. Şayet birey geleceği ile ilgili yarın ne olacak endişesi taşıyor ve neyle karşılaşacağını bilmiyor, yaşadığı çevrenin huzuru, asayişi konusunda endişe duyuyorsa kendini güvende hissetmeyecektir. Güvenlik, toplum ve bireylerin çeşitli etkenlerden zarar görmeden yaşayabilmesidir. Bu yüzden güvenlik kelimesi emniyet ve asayiş kelimelerini de çağrıştırır.
Güvenlik kelimesi ile genel olarak iki anlam içiçe gelmiş olarak birlikte anlatılmak istenir. Bu kavramlardan birincisi güvenlik ikincisi de asayiştir. Güvenlikle kasdedilen; Devlet otoritesinin tartışmasız bir şekilde tesis edilmesi, Devletin kurumlarının ve diğer ekonomik ve sosyal kurumların engelsiz bir şekilde çalışması ve kişilerin özgürlüklerinin hak ve sınırları içerisinde ve sorumlulukların yerine getirilmesi kaydıyla yaşama can, mal ve namus güvenliklerinin sağlanmasıdır. Herhalukarda toplumda güvenliğin sağlanması devamlı ana amaçtır. Buna rağmen bu kurallara karşı çıkan, kendi haklarını aşan, sorumluluklarını yerine getirmeyen ve Devletin, toplumun ve insanların güvenliklerine karşı çıkıcı eylemlerde bulunan kişilerin bu eylemlerinin önlenmesi ve önlenemiyen eylemlerden dolayı sanık ve suç delillerinin yargı organına teslim edilerek yasal çerçeve içerisinde cezalandırılmasının sağlanması ise asayişi ifade eder.
Anlaşıldığı üzere güvenlik kelimesine yüklenen anlam zaman içerisinde olumsuz bir durumdan artık günümüzde olumlu hatta olmazsa olmazımız durumuna gelerek huzurlu bir toplumun vazgeçilmezi konumundadır.
Güvenliğin tesisinde devlet güvenliği yanında toplum ve insan güvenliğini ön plana çıkaran güvenlik yaklaşımı, hem suç örgütlerinin hem de devlet otoritesinin ülke içindeki çatışmaları tırmandıracak tarzda dış unsurlarla ilişki kurmalarının önünü tıkayacaktır. Güvensizlik ortamını bozmaya yönelik olarak güvenlik ile istikrar arasında kurulacak farklı önemli eşikler vasıtasıyla ortaya çıkacak istikrarlı bir devlet ve siyasal yapının oluşturulması nihai hedef olarak gözetilmektedir. İstikrarı sağlayan ülkelerde de kısmı olarak güvensizlik ortamının sürmesi muhtemeldir. Ancak bu amaca ulaştıktan sonra insan ve toplum güvenliği ile devlet güvenliğini beraber ele alan yaklaşım daha fazla güvenlik için yeni açılımlar yapabilir.41
Toplumda yasalar aksatılmadan işlendiği zaman barış ve düzenden bahsedilebilir veya kişi bulunduğu yerde herhangi bir baskı ve tehdite maruz kalmadan temel hak ve özgürlüklerini korkusuzca yaşayabiliyorsa güvenlğin sağlandığı çevreden sözedilebilir. Elbette güvenlik yalnızca kolluğun görevi değildir. Güvenlik, kolluk güçlerinden, vatandaşlara, adalet sisteminden özel güvenlik kuruluşlarına kadar toplumun her kesiminin içiçe geçmiş halkalar halinde taşın altına elini atmasını gerektiren bir olgudur.